Kategoriler
Genel

Nerde kalmıştık!!!

Uzun zamandır, işlerde güçlerden kendi bloguma vakit ayıramamıştım. Bu “yokoluş” arasında computerworld.com.tr sitesi ile ilgilendim. Tam olarak bitmediyse de şu anda pek bir eksiği yok gibi… Dergi işleri sonrası bir iki bölümüyle de daha uğraşacağım.

Hazırlık aşamasında birçok yeni fonksiyon ile karşılaştım ve bunların birçoğunu da kullandım. Tüm bunları çok yakın bir zamanda buraya ekleyeceğim.

Kategoriler
PC World

İsmin seni ele vermesin

PC World Mart 2008Rumuz; televizyonda gördüğümüz “ismini vermek istemeyen izleyici” ifadesinin biraz daha farklı bir halidir. Gerçek isim yerine bu takma ad kullanılır. IRC ile sohbet ettiğimiz dönemlerde herkesin bir nickname’i (rumuzu) vardı ve birbirimizi bu şekilde tanırdık. Gerçek isimler, sohbet koyulaşınca, muhabbet kıvamına gelince söylenirdi. Kişinin gerçek ismini bilirdik ama yine ona nickname’i ile hitap ederdik.

Ancak günümüze geldiğimizde bu nickname’lerin unutulduğunu göze çarpıyor. Zamanın popüler mesajlaşma sistemi MSN’de nickname kullanan kimse hemen hemen yok gibi… MSN listemdeki kişilere bakıyorum herkesin kendi ismi yazıyor. Doğrudan isim hatta hatta “isim soyismini” birlikte  yazanlar çoğunlukta…

Nickname yerine kendi ismini kullanma sadece MSN’de geçerli değil. Kişi bir internet sitesine üye olurken yine kendi ismini daha  fenası “isim soyisim” kullanmayı tercih ediyor. Ancak bu durum ne kadar doğru? Çünkü bu isminiz sizi ele veriyor. Dergimizi takip edenler hatırlayacaklardır. İnternet sitelerine kendi ismini kullanarak üye olmuş birisi hakkında birçok bilgiye küçük bir arama ile erişebileceğini daha önceleri yazmıştık. Örneğin iş görüşmesi öncesinde sizin hakkınızda küçük bir arama yaparak nasıl bir insan olduğunuzu, ilgi alanlarınızın ne olduğu hakkında bilgiler kolayca öğrenilebilir.

Hatır gönül ilişkisinden dolayı sizi sürekli arayarak yeni aldığı bilgisayarı hakkında teknik servis hizmeti alan bir tanıdığınızın bir donanım sitesine de aynı soruları yönelttiğini görmek çok hoş olmayabilir tabii. “Madem oraya soracaktın, ne diye beni meşgul ettin o zaman” diyebilirsiniz.

Ya da bir arkadaşınızın dayısının bir video sitesindeki profil sayfasındaki favori videolarının ağırlıklı olarak “Russian Girls” ile başlaması onun nasıl bir fanteziye sahip olduğunu açıklayacaktır. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu kişiler sitelere üye olurken kendi isimleri yerine bir herhangi bir nickname kullanmış olsalardı sanal birer kimse olarak kalmaya devam edecekti. Böylece hiçkimse kendisini ele vermeyecek ve siz de o kişileri forum sitelerinde “dostum caps’ler kurbağa olmuş”, “4. part’ı yeniden yükler misin?” derken görmeyecektiniz.

Kategoriler
PC World

Siteler farklı, içerikleri aynı

PC World Şubat 2008İnternette aradığınızı nasıl buluyorsunuz? Google’da arayarak -ya da daha güncel bir ifade ile “Googlelayarak”… Açarsınız web tarayıcıyı, bağlanırsınız Google’a, aramak istediğiniz konu ile ilgili birkaç kelime yazar ve sonrasında enter’a basarsınız. Bu işi kim bilir günde kaç kez yapıyoruz.

Arama sonrası bulunan sonuçlar Google’da listelenir. Ancak karışıklık işte burada başlıyor. Eğer aradığınız şey çok “spesifik” birşeyse doğru sonuca ulaşmak birkaç tıklamadan öteye gitmez. Ama daha genel konularda birşeyler arıyorsanız bulunacak olan sayfa sayısı da haliyle fazla olacaktır. Bu durumu şöyle açıklayayım: geçen akşam aklıma bir hastalık ile ilgili birşey takıldı ve fikir sahibi olmak için başladım Google’da aramaya…

Bulunan binlerce sayfa içerisinden, belki de yüz farklı web sitesini gezdim ve gerçekten çok şaşırdım. Gezdiğim sayfaların tamamına yakınında hep aynı bilgiler yer alıyordu. Yapılan yazım yanlışı ya da biçimlendirme stilleri bile çoğunda aynen yer alıyordu. Aynı yazı, farklı sitelerde, farklı forum sayfalarında, farklı imzalarla yer alıyordu. Hem de farklı doktor imzalarıyla birlikte… Hemen hemen her yazının altında da; Dr. Bilmemkim, falan filan uzmanı Dr. Kopipest gibi isimler şaşkınlığımı daha da artırdı.

Bir de işin “doğru bilgi” payı var tabii… Yani her web sitesinde yer alan bilgilere ne kadar güvenmeli? Hele ki sağlıkla ilgili konularda… Açıkçası internet üzerinde tanımadığım ya da bilmediğim web sitelerinde yazan yazılara, yorumla pek güvenemiyorum.

Mesela, bir sinema filmi hakkında bilgi almak istiyorsunuz. Tanıtım bilgisi altında da yorumlar var. Mutlaka başınıza gelmiştir; 30 yorumun 29’u filmi güzel bulurken bir kişinin beğenmemesi otomatikman mide bulandırıyor. İnatla filmi izlemeye koyuluyorsunuz; bir bakıyorsunuz ki o 29 kişinin içerisine siz de dahil olmuşsunuz. Beğenmeyen “bir” kişi ise ya oyuncuyu sevmediğinden ya da yönetmeni hor gördüğünden o şekilde demiş olabileceği akıllara geliyor.

Onun için doğru sitelerden “bilgi” almayı, içeriğinin doğru olduğuna inandığım, hatasız “bilgi” verdiğini düşündüğüm web sitelerini gezmeyi daha çok tercih ediyorum. Uzunca bir süredir bende en fazla güven oluşturan site; Wikipedia (www.wikipedia.org, www.vikipedi.org). Birçok kullanıcı tarafından içeriği doldurulabildiği gibi, yine birçok kullanıcı tarafından olası bir değişiklik anında düzeltilmesi bana göre artıları içerisinde yer alıyor.

Kategoriler
Donanım

Motifli klayve ve mouse

Birçok farklı mouse ve klayve kullanmışımdır. Ama bu şekilde desenlenmişimi ilk defa gördüm. İnsanoğlu yaratıcılıkta sınır tanımıyor vesselam…

evergreen_4.jpg

evergreen_3.jpg

evergreen_2.jpg

Kategoriler
Donanım

Apple da sürprizini yaptı

Sevgililer gününün yaklaşmasıyla firmalar da ellerindeki ürünleri bu konsepte uydurarak piyasaya sunuyorlar. Bu modaya son olarak Apple da uydu ve iPod nano‘nun pembesini gün yüzüne çıkardı.

iPod nano Pembe

iPod nano Pembe
Kategoriler
Donanım

Nokia’nın sevgililer gününe özel ürünleri

Nokia, 14 Şubat Sevgililer Günü için, sevgilisine hem anlamlı hem de değerli bir hediye vermek isteyenlere çok özel seçenekler sunuyor. Nokia 6500 Classic ve Nokia 6500 Slide, zarif ve çağdaş tasarımlarıyla kalıcı bir güzellik vaat ederken, Nokia 7900 Crystal Prism ise elmas kesimli tasarımıyla cep telefonunda stil arayan kullanıcılara hitap ediyor.

Nokia 6500 Classic - Bronze

Nokia 6500 Classic – Bronze

Zarif bayanlara: Nokia 6500 Classic

Hiçbir ek yeri olmaksızın üretilen gövdesiyle Nokia 6500 Classic, ayrıntılara gösterilen eşsiz özenin, sadece 9,5 mm inceliğindeki bir kanıtını oluşturuyor. Cep telefonunun “kullanıcısını yansıttığı” gerçeğinden yola çıkan Nokia 6500 Classic, kusursuz bir el işçiliğini yansıtıyor.

Kategoriler
Genel

WordPress eklentileri gelişmiş

Yaklaşık 6 aydır blog’umu ellememişim. Bu süre içerisinde WordPress tarafında birçok yenilik ve güzellik olmış. Eklentilerde de yenilikler yok değil.

Mesela, bana göre en başarılısı NextGEN Gallery. Tek bir ZIP dosyasını sunucuya yüklüyorsunuz sonrasında sayfada

[css][/css]

gibi bir ifade ile doğrudan galeriniz yayına alınıyor. Web albümleri hazırlamak sonrasında yayınlamak gerçekten birkaç tıklamadan ibaret.

NextGEN Gallery

NextGEN Gallery

Bir diğer eklenti ise dosya gönderme ile ilgili. Flexible Upload isimli bu eklenti yazı yazma aşamasında yeni field’lar ekleyerek tek bir seferde dosya upload’u sunuyor. Hizalama ya da thumbnail gibi ayarlar ise Tercihler içerisinden kolayca yapılabiliyor.

Flexible Upload

Flexible Upload

Şimdilik keşfettiklerim bu kadar. Devamı olursa mutlaka eklerim.

Kategoriler
Genel

Sevgili günlük, o kadar ayrı kaldık ki senle…

Başlığın altını dolduracak o kadar çok şey geçti ki bu süre içerisinde başımdan… Kişisel blogumu güncelleyememe sebebimin başında PC World sitesi ile oldukça fazla haşır neşir olmam sayılabilir. Gerçi belli bir zaman sonra işleri Simto’ya devrettim ama ona gelene kadar of of of…

Arada birçok yenilik oldu. En büyük yenilik ise bilgisayarımda oldu. Artık bir Mac Book kullanıyorum ve her türlü işimi orada rahatlıkla yapabiliyorum. Ocak 2008 PC World’deki köşe yazımda ya da Mayıs 2006‘daki yazımda bahsettiğim gibi hayallerim gerçek oldu.

Şu anda PC World’ün şubat sayısını bitirmek için işlere dönmem gerekiyor. Onun için çok fazla gevezelik yapamayacağım ama artık aksatmadan buraya da birşeyler yazacağım.

Kategoriler
PC World

10 kaplan gücünde(mi)yim?

PC World Ocak 2008Bizleri bilgisayarlarımıza bağlayan şey nedir? Herkesin aklına ilk gelen, “yaptığımız iş” benim aradığım yanıt değil… Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişse de benim aradığım yanıt, işletim sistemi olacaktı.

İşletim sistemi neden önemli? Çünkü her türlü işimizi onun üzerinden yaparız. Yeni bir donanım ya da yazılımı bilgisayarımıza kurmak istediğimizde kaprisli olan her zaman kendisidir. Kurallar kesindir, beğenir ya da beğenmez.

Dünya üzerinde en fazla tercih edilen işletim sistemi Windows ailesinin herhangi bir üyesi. İhtiyaçlar farklı sürümleri kullanmayı gerektirebileceği için herkes Vista ya da 2000 kullanır demek oldukça yanlış olacaktır. Windows bu kadar fazla tercih edildiği için de haliyle en fazla eleştiriyi de kendisi alacak, beğenilmeme durumunda yer yerinden oynayacak.

Bunlar gayet normal… Bir ürünün müşterisi ne kadar fazla olursa en az memnun kalanlar kadar memnun kalmayanlar da olacaktır. Ancak bu durumda firmanın yapacağı şey elinden geldiği kadar müşterilerini memnun etmeye çalışmak. Kullanıcısı bu kadar çok olunca herkesi de memnun etmek biraz sorun tabii… O zaman en güzeli bir orta yol bulup o şekilde ilerlemek…

İşletim sistemi üreticileri, ürünlerini ihtiyaçlara göre hazırlarlar. Ancak bu ihtiyaçları doğrudan müşterilerine sunmazlar. Aslında ihtiyaçları da üreticiler kendileri belirlerler desem yanlış olmaz. Microsoft, Vista projesini hazırlarken (o zaman ismi Longhorn’du) şöyle olacak böyle olacak demişti. Dediklerinin hepsini yapamasa da bir kısmını yaptı. En azından görsel olarak XP’den daha farklı bir görünüşe sahip birşey vardı karşımızda. Kimisi Vista’ya hemen geçiş yaptı. Kimisi hizmet paketine kadar bekleyeceğim dedi. Kimisi kullandıkları XP’den memnun olduğu için Vista’dan sonraki sistemi beklemeye başladılar. Sonuç ne olursa olsun bir gerçek vardı ki Vista çıkmıştı ve kullanan kullanıyordu.

Bu durum karşısında ben biraz daha farklı birşey yaptım. Artık Leopard kullanıyorum. Yaklaşık 2 aydır, herşeyimi ona emanet ettiğim bir MacBook’um var artık. “Yaa olur mu öyle şey?” diyenlere cevabım ise yazının sonunda…

Ofiste elimin altında Vista’lı bir desktop evimde ise eşimle ortak yine Vista’lı bir dizüstüne sahibim. Windows’ta yapmam gereken şeyleri diğer makinelerde zaten yapabildiğim için Leopard tarafında bir sıkıntım yok.

2 aylık sürede şunu anladım ki Windows üzerinden birçok konuda oldukça sıkıntı çekiyormuşum. Birçok işimi yaparken o kadar zaman kazanıyorum ki ben bile şaşırıyorum.

Leopard ile ilgili yazacak o kadar çok şey varki. 15-20 yıldır PC kullanan birisinin ağzından Leopard maceraları dinlemek isterseniz blog’umda zaman zaman bunları kaleme alıyor olacağım. Takip etmenizi öneririm. (http://blog.pcworld.com.tr/selcuk)

Kategoriler
PC World

Orijinal olsun, benim olsun

PC World Aralık 2007Geçen ayın ortalarında bizleri heyecanlandıran bir olay gündeme düştü. Bizim site de dahil olmak üzere birçok yerde haberlerini, resimlerini, videolarını görmüşsünüzdür. Crysis’ten bahsediyorum. Almanya’da yaşayan Türk kardeşlerin bir ürünü olan Crysis isimli oyun görenleri kendisine hayran bırakıyor.

Hemen hemen 1 yıl öncesinden oyunla ilgili görüntüler, nasıl birşey olacağı belliydi. Oyun satışa çıkması beraberinde bir de sürpriz getirdi. Oyun aynı zamanda Türkçe arabirime de sahip olacaktı. Ama asıl büyük sürpriz oyun karakterlerinin Türkçe konuşmasıydı.

Oyunlarla aram pek iyi değildir ama PES’in bir sürümüne ofisteki çocuklar Türkçe seslendirme eklentisi yüklemişlerdi. Helal olsun adamlara demiştim. Oldukça başarılıydı. Sanki Lig TV’de maç izliyormuşsun gibiydi. Hatta seslendirme eklentisini hazırlayanlar olayı iyice abartmışlar bir de Lig TV logosunu koymuşlardı ekranın sol üst köşesine.

Crysis tanıtım toplantısına katılamadım. Bizden Taner toplantıyı izledi ve ofise geldiğinde akşama kadar Crysis’I anlatmaktan bıkmadı. Sonuçlarını bizim siteden zaten görmüşsünüzdür.

Tanıtım toplantısından sonra Crysis’ı de denememiz için göndermişler sağolsunlar. Bizim Levent’in testlerini gerçekleştirirken kullandığı canavar PC’lerden birisine oyunu yükledik.

Oyun çalıştıktan sonra görüntü ile ilgili bir iki ince ayar sonrası oyun açıldı. O da ne? Hollywood yapımı animasyon filmleri ile gerçek dünya arası bir görüntü vardı ve Türkçe olarak birbirlerine direktif veriyorlardı. Bu nasıl birşeydi. Karşımda bir oyun değil de sanki bir film vardı. Çoğu oyundaki sinematik görüntüler pek izlenmez. Ancak burada durum farklıydı. Sanki sadece o görüntüler izlenir oldu ofis halkı için. Seslendirmeler muhteşemdi. Hiçbir abartı yok ve herşey yerli yerindeydi. Emeği geçenlerin ellerine sağlık…

Oyun hakkında millet ne düşünüyor diye çeşitli forum sitelerinde gezinmeye başladım. Hala 50 YTL’lik oyunun kopyası çıkar mı, crack’i var mı muhabbetlerini gördüm ve açıkcası üzüldüm. Yapmayın arkadaşlar; eğri oturun doğru konuşun: bugüne kadar oyunların pahalı olmasından yakındınız durdunuz. Bari arşivinizde bir adet orijinal oyun -hatta orijinal herhangi bilgisayar ürünü- olsun.

Huylu huyundan vazgeçmez derler ama gelin siz bu oyunu orijinal olarak oynayın, oynatın. Bu tür oyunların devamı için bu olay şart.