Kategoriler
PC World

Herşeyden önce dikkat!

PC World Ekim 2008İnternetteyken birçok konuya, özellikle güvenlik konusuna dikkat etmeniz gerekiyor. Kişisel bilgilerinizi verdiğiniz ya da güvenli bir protokol üzerinden işlem yaparken bir paranoyak gibi davranmak iyidir. Mesela halka açık yerlerdeki (kafe, otel gibi) kablosuz internet bağlantılarında kullanıcı adı ve şifre ile girilen sitelere girmemek kendi kendime koyduğum yasaklardan birisidir. Ya kablosuz bağlantı bir program tarafından dinleniyorsa diye bu tür yerlerden bankacılık işlemi ya da kullanıcı adı-şifre ile giriş yapılan sitelere pek bulaşmam. Bu tür yerlerde online bankacılık işlemi yapmam gerekirse oranın kablosuz ağını değil, cep telefonum üzerinden internete bağlanmayı tercih ediyorum.

Online bankacılık işlemi çok kolay ve rahat bir hizmet olmasına karşın birçok kullanıcının korkarak yaklaştığı bir konu. Ya şifrem çalınırsa ya hesabımı boşaltırlarsa korkusundan dolayı insanlar, halen ellerinde elektrik, doğalgaz faturaları bankalara ödeme yapmak için saatlerce kuyruklarda bekliyorlar. Burada önemli olan şifrenizi çalınmayacak şekilde oluşturmanız. Kendinize ait veya anne, baba, eş, çocuk doğum tarihleri ile oluşturulan şifreler, şifreyi ele geçirmek adına denenecek ilk adımlardan birisi. Onun için bu tür kolay tahmin edilecek ya da akla ilk gelecek şifrelerden her zaman uzak durmak bilişim güvenliği konusunda uzmanların ilk önerilerinin başında yer alır. Kendinize bir algoritma kurup ona göre şifre üretmek ve genelde de anlamsız şeyler tercih etmek şifrenizi korumak adına oldukça önemli bir konu.

Bankalar da bu konuda çeşitli çözümler sunuyorlar. Şifre üretme araçlarını kullanarak bankacılık işlemi yapmak konusunda sürekli olarak müşterilerini bilinçlendiriyorlar. Bankaların bu konudaki çözümleri ve online bankacılık konusunda nelere dikkat etmek gerektiğini ilerleyen sayfalarda yer alan online bankacılık konumuzda detaylı bir şekilde bulabilirsiniz.

Dikkat demişken bir diğer konu da taklit, sahte, imitasyon, “çakma” olarak da adlandırabileceğimiz ürünlerle ilgili. Bu tür, orijinali ile alakası olmayan ayıplı mal olarak sayabileceğimiz malların doğum yeri bizden kilometrelerce uzak bir yer olan Çin. Bizden uzakta olsa da orada üretilen ürünler sürekli olarak gözümüzün önünde, teknoloji marketlerinde yer alıyor. Kimisine bilerek, kimisine de bilmeden sahip olabiliyoruz. Birçok teknoloji ürünü artık Çin’de üretiliyor. Bunun altında yatan birçok sebep var. “Made in China” etiketine sahip ürünler hakkında geniş bir dosya kaleme aldık. Çin’de neler olduğuna dair bu yazımızda taklit ürünlerin orijinalleriyle karşılaştırmasını da bulacaksınız. Hatta öyle ürünler var ki orijinalinden daha fazla özelliğe sahipler ve görünce çok şaşıracaksınız.

Bildiğiniz gibi bu ay CeBIT ayı. Bilişim sektörünün hareketleneceği, firmaların yeni ürünlerini daha hızlı bir şekilde pazara sunacağı bir ay. Eğer vaktiniz olursa, İstanbul’a da gelebilirseniz 7-12 Ekim tarihleri arasındaki CeBIT fuarını mutlaka ziyaret etmelisiniz. İstanbul’daysanız zaten bu fuarı kaçırmamalısınız. Fuara geleceklere şimdiden küçük bir tüyo vereyim: Fuarda PC World’ün standını mutlaka ziyaret edin çünkü yeni ve fuara özel kampanyalarımızı görmeniz yararınıza olacaktır.

Not: PC World dergisi Ekim 2008 sayısı Editörden yazısıdır.

Kategoriler
Internet

Günlük değil anlık mesajlaşma

Blog, aklınıza gelenleri arada sırada da olsa yazdığınız bir olay. Ancak olayı daha da ileri götürmüşler ve anlık haberleşmeye çevirmişler. Çünkü blog’unuzda ya da Facebook’ta anlık olarak ne yaptığınızı her zaman yazamayabilirsiniz. Bunun için Twitter sitesi devreye giriyor. Çok kısa bir sürede bir hesap alıyorsunuz ve burası sizin ana sayfanız oluyor.

Sonrasında 140 karakter olacak şekilde o anda ne yaptığınızı yazıyorsunuz. Sizin sayfanızda hemen yayınlanıyor. Facebook’ta olduğu gibi e-posta adresinden hizmeti kullanan arkadaşlarınızı bulabiliyor ve onların ne yaptığını da takip edebiliyorsunuz.

Hizmete üye olduktan sonra cep telefonunuzdan ya da blog sitenizden durum güncellemelerini ya da ne yaptığınızı kolayca yazabiliyorsunuz. Denemesi bedava, güzel hizmet…

http://twitter.com/ssenol adresindeyim, beklerim…

Kategoriler
PC World

Bir sus Fatoş!

PC World Eylül 2008Geçtiğimiz ay tatil ayıydı. Ben de birçok insan gibi tatilimi yazın sonuna bırakanlardanım. İşlerden güclerden bu zamana kalmak zorundaydı tatil meselesi… Eşim ile birlikte bir tatil düşünüyorduk ama bir de yanımıza Fatoş geldi. Size biraz Fatoş’tan bahsedeyim: Öncelikle Fatoş çok konuşuyor. Yolda kaptırıp gidiyorken, fonda çalan Shantel’i susturup araya girerek kendini sürekli bize hatırlatıyor. Önceleri bu konuşmalardan ne demek istediğini anlamadık ama sonrasında yavaş yavaş cözdük meseleyi. Ayrıca çalan cep telefonlarına da hep o cevap vermek istiyor. Mola yerlerinde arabadan indiğimizde, bizi arabada beklemek yerine yanımızda gelmek istemesi de ayrı bir olay. İlk başlarda Fatoş’un bu durumuna pek anlam veremedik. Ancak ilerledikçe ne demek istediğini daha iyi anladık.

Tatilde yollarda kaybolmayalım diye teste gelen GPS cihazlarından birisini yanıma almıştım. Bu tür cihazları en güzel test edeceğiniz yer şehrin dışındaki yollardır. GPS cihazından bize seslenen, yolları tarif eden hanım kıza eşimle birlikte Fatoş ismini verdik. Tatil boyunca bizim çocuğumuz gibiydi. Arabadan “yürütülmesin” diye her mola yerinde mutlaka yanımıza alıyorduk. Ayrıca cihazın Bluetooth özelliği sayesinde yolda giderken cep telefonunu kullanma imkanı da veriyor. Böylece trafikteyken dikkatiniz de dağılmamış oluyor ve iki elinizde direksiyon üzerinden kımıldamıyor.

Şehir içerisinde sora sora da olsa, gideceğiniz yeri bulmanız çok zor değil. Ancak bu tür uzun mesafelerdeki yolculuklarda yol tarifi alabileceğiniz kişileri bile bulmak neredeyse imkansız. Onun için yol iz bilmeyenlerin bu tür bir GPS cihazı kullanması, gidilecek yere daha çabuk ve kaybolmadan ulaşması için oldukça önemli bir konu…

Bu ay dergimizde GPS cihazlarını test ettik. Kullanım kolaylığından, yeteneklerine kadar birçok kategoride çeşitli karşılaştırmalar yaptık. Eğer trafik beni boğuyor, ara sokaklardan, arkalardan dolaşır, “iki puan alırım” diyorsanız testimize göz atmadan kesinlikle bu tür bir cihaz almamanızı öneririm.

Bir yıl daha geride kalmak üzere… Birçok firma önümüzdeki yıl çıkaracağı yeni ürünlerini şimdiden hazırlamaya başladı. Biz de önümüzdeki yıl çıkması, duyurulması beklenen teknolojileri, ürünleri bir araya getirdik. Windows 7’den Microsoft Surface’e, Intel’in ilk grafik işlemcisinden VDSL2’ye kadar merakla beklenen ürün ve teknolojileri mercek altına aldık. önümüzdeki yıl devrim yaratacak ürünler hakkında bilgi sahibi olmak için bu yazımızı kaçırmamalısınız.

Bu ayın ilginç diğer bir konusu da dizüstü bilgisayarınıza ikinci baharı yaşatmanızı sağlayacak olan dizüstü terfisini ele aldığımız kapak konumuz. Eski dizüstü bilgisayarınıza bir şans daha vermeniz için yapmanız gerekenleri bu konumuzda detaylı bir şekilde anlatıyoruz.

Kategoriler
Donanım

Blackberry’ye selam yola devam

Teknoloji ile içli dışlı olmanın en güzel yanlarından birisi sürekli en son çıkan teknoloji ürünlerini görmeniz ve kullanmanızdır. Yeni ne varsa bizim ofiste de var. Bazı şeylerden o kadar çok var ki birçok insanın daha önce görmediği şeylerden siz sıkılmış olabiliyorsunuz.

Yaklaşık 2 haftadır Turkcell Blackberry Bold kullanıyorum. Daha önce çok Blackberry telefon görmüş kullanmıştım ama bu kadar uzun süre hiç kullanmamıştım. Telefon hakkında detay vermeyeceğim. Google’da zaten yeteri kadar bilgi var. Oralardan çeşitli özellikleri ve yenilklerine ulaşabilirsiniz.

Daha önce Blackberry kullanmadığım için ne olduğu ya da nasıl birşeylerin yapılabileceği konusunda da bilgi sahibi değildim. Ancak biraz kurcalayınca ve internette arama yapınca bazı şeyler hakkında bilgi sahibi oldum.

Efendim, bu cihazın en büyük özelliği “push mail” denilen bir özelliğe sahip olması. Yani birisi size bir e-posa gönderdiği anda telefonda size bir e-posta var da ikazının oluşması durumu. Normalde size gönderilen postalar bir sunucuda bekler ve siz Outlook’dan bunları al dediğinizde bilgisayarınıza gelir. Push mail aynı MSN, ICQ gibi çalışıyor diyebilirsiniz.

E-posta hizmetini tam olarak kullanmak için Turkcell ya da kullandığınız operatörden bu hizmeti aktif hale getirmeniz gerekiyor. Size bir data hattı açıyorlar ve sürekli olarak telefon Blackberry sunucuları ile irtibat halinde kalıyor.

Blackberry için de birçok yazılım mevcut. Çoğu da ücretli yazılımlar. Arayınca ücretsizleri de bulmak mümkün… Birçok internet sitesi Blackberry için hazırlamış olduğu yazılımları ücretsiz olarak sunuyor. Örneğin; Flickr, Facebook, Yahoo, Gmail, Google Maps gibi hizmetleri sitelerine bağlanmadan Blackberry’inizden kullanabiliyorsunuz.

Cihazın üzerinde QWERTY bir tuş takımı var. Üzerinde Türkçe karakterlerin olmaması bir sıkıntı yaratsa da tuşlarla yazı yazmak oldukça rahat. Küçük olmasına rağmen kıvrımları sayesinde parmaklarınızın tuşlar üzerinde kaymasını engelliyor.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Cihazı kullandıkça ve üzerinde tecrübe kazandıkça birşeyler daha eklerim.

Kategoriler
PC World

Gelişen online uygulamalar

PC World Temmuz 2008Geniş bant internet ile birlikte bağlantı ve yükleme hızları arttıkça, şımarık çocuklar gibi hepten arsız oluyoruz. Daha hızlı internet, internette geçen daha fazla vakit anlamına da geliyor. Çevirmeli ağ internet kullanırken, bir MP3 dosyasını 3-5 saate indirebilirken şimdi albüm ya da diskografiler daha çok tercih ediliyor. Varsa bu albümle ilgili konser görüntüleri de arşivlere aktarılıyor. Bu eserler içerisinden kaç şarkı dinlendiği ise belli değil.

Yüzlerce dosya indirip aradan bir şarkıyı dinlemek yerine musicovery.com gibi hizmetleri daha çok tercih ediyorum. O anki keyfime göre istediğim türde müzikleri dinleyebiliyorum. Video tarafında da artık komik videoları hiçbir şekilde arşivlemiyorum. İnternetten istediğimi istediğim zaman nasılsa izlerim diyorum. Nasılsa video paylaşım siteleri var. (Şimdi farkettim ki YouTube’a erişim engellendikten sonra pek fazla bu tür videolar izlemiyormuşum. Başka sitelerinde popüler olması artık şart…)

Sadece multimedya olayında değil, yazılım tarafında da iş online’a kayıyor. Bu türlü online uygulamalar akıllara ilk önce Google’ı getiriyor. Google Docs, Microsoft Office alternatifi… Word’ün, Excel’in benzerlerini Internet Explorer ya da Firefox üzerinden rahatlıkla kullanabilme imkanı sunuyor. Elinizdeki Word, Excel dosyaları da bu siteler üzerinde sorunsuzca görüntülenebiliyor ve siz silene kadar sunucuda kalabiliyor. Tabii tüm bunları kullanabilmek için internete bağlı olmanız gerekiyor.

Google Reader ise muhteşem bir RSS takip sistemi… Ancak yine internete bağlıysanız. Eğer bulunduğunuz yerde internet yoksa ve babanız da GSM şirketi sahibi değilse durumunuz vahim. İnternet bağlantınız olmadığı için daha önce yayınlanmış bir yazıya erişmeniz çok mümkün olmayacaktır.

Örnekleri çoğaltmak mümkün, çünkü internet uygulamaları çok daha yaygınlaşmaya başladı. Mesela Photoshop Express ki ilerleyen sayfalarda detaylarını okuyabilirsiniz. Hiçbir şekilde Photoshop’u aratmıyor; ama tabii ki internet bağlantınız varsa ve yeterliyse…

Yazılımları bu şekilde kullanmak güzel. Çünkü çoğu hizmet ücretsiz olarak sunuluyor. Örneğin bir Word belgesini PDF yapmak istediğinizde gerekli araçlar için birkaç yüz doları gözden çıkarmak gerekiyor. Ancak online çeviriciler ile bu işi dakikalar içerisinde halledebiliyorsunuz; hem de 5 kuruş harcamadan…

Tabii yine internet bağlantınız varsa…

Kategoriler
PC World

Mobil yaşamda nereden nereye…

PC World Haziran 2008Mobil yaşayarak her yerden ve her zaman işimizi görmeyi başarabiliyorum. Sadece ben değil teknolojiyi kullanan herkesin aynı durumda olduğunu düşünüyorum ve böyle insanları da etrafımda görüyorum zaten.

Bundan 6-7 yıl önce mobil yaşam deyince akıllara ilk önce bir dizüstü bilgisayar geliyordu. “Bilgisayarımı yanımda taşırım, gittiğim her yerde işimi yaparım” diyorduk. İnternet ihtiyacını ise çevirmeli ağ ile gittiğimiz yerdeki telefon hattını kullanarak hallediyorduk. Yavaş yavaş yaygınlaşan kablosuz internet ise bu dertlere derman oldu. Kablo ile internete bağlanma ve çevir sesini unutma durumuna geldik. Şimdi birçok yerde kablosuz internet var ve dizüstü bilgisayar ile birkaç dakika içerisinde yüksek hızda internettesiniz.

Ancak son 1-2 yıldır bu durum da değişti. Artık alışveriş merkezlerinde, Starbucks’da, restoranlarda masaların üzerinde dizüstü bilgisayarların sayısı azalmaya başladı. Bu durum yerini kablosuz internete bağlanabilen cep telefonlarına bıraktı.

Cepte taşınabilen ve bir dizüstü bilgisayarın yaptığı herşeyi yapabilen bir alet varken neden 2-3 kiloluk aleti süreki yanımda taşıyayım ki… Artık birçok mağaza müşterilerine internet hizmetini ücretsiz sunuyor. Siz yemeğinizi yerken, eşiniz yeni elbiselerini denerken ya da arabanız iç dış yıkanırken cep telefonundaki FTP programını kullanarak ilgili dosyanın sunucuya düşüp düşmediğini çok rahat bir şekilde kontrol edebiliyorsunuz.

Mobil yaşam önem kazanmaya başlayınca web siteleri de artık cep telefonları ile uyumlu olarak hazırlanıyor. Böylece site içeriğini cep telefonunda görüntülemek isteyen kullanıcılar hiçbir sorun yaşamamış oluyorlar.

Kendi blog sitenizi kurmak istediğinizde ilk akla gelen WordPress’tir. WordPress’i kullanarak da mobil yaşamınıza katkıda bulunabilirsiniz. Şöyle ki: sadece sizin bileceğiniz bir e-posta adresi oluşturuyorsunuz ve bu adresi WordPress’e tanımlıyorsunuz. Sonrasında bu e-posta adresinize başka herhangi bir adresten yayınlamak istediğiniz yazıyı, resmi gönderiyorsunuz. Tabii cep telefonunuzu kullanarak. Sonrasında yolladığınız yazı WordPress’e ekleniyor. Yine cep telefonunuzu kullanarak anında bu yazıyı blog’unuzda yayınlamaya başlayabiliyorsunuz.

Bu şekilde yaşamak birçok insana tuhaf gelebilir. Ancak aynı anda birkaç işi yapmazsam etrafımdaki insanlara yeteri kadar vakit ayıramıyorum. Cep telefonumu sadece konuşmak yerine tüm bu işlemlerim için kullanarak kendime daha çok vakit ayırabiliyorum.

Kategoriler
PC World

İsmin seni ele vermesin

PC World Mart 2008Rumuz; televizyonda gördüğümüz “ismini vermek istemeyen izleyici” ifadesinin biraz daha farklı bir halidir. Gerçek isim yerine bu takma ad kullanılır. IRC ile sohbet ettiğimiz dönemlerde herkesin bir nickname’i (rumuzu) vardı ve birbirimizi bu şekilde tanırdık. Gerçek isimler, sohbet koyulaşınca, muhabbet kıvamına gelince söylenirdi. Kişinin gerçek ismini bilirdik ama yine ona nickname’i ile hitap ederdik.

Ancak günümüze geldiğimizde bu nickname’lerin unutulduğunu göze çarpıyor. Zamanın popüler mesajlaşma sistemi MSN’de nickname kullanan kimse hemen hemen yok gibi… MSN listemdeki kişilere bakıyorum herkesin kendi ismi yazıyor. Doğrudan isim hatta hatta “isim soyismini” birlikte  yazanlar çoğunlukta…

Nickname yerine kendi ismini kullanma sadece MSN’de geçerli değil. Kişi bir internet sitesine üye olurken yine kendi ismini daha  fenası “isim soyisim” kullanmayı tercih ediyor. Ancak bu durum ne kadar doğru? Çünkü bu isminiz sizi ele veriyor. Dergimizi takip edenler hatırlayacaklardır. İnternet sitelerine kendi ismini kullanarak üye olmuş birisi hakkında birçok bilgiye küçük bir arama ile erişebileceğini daha önceleri yazmıştık. Örneğin iş görüşmesi öncesinde sizin hakkınızda küçük bir arama yaparak nasıl bir insan olduğunuzu, ilgi alanlarınızın ne olduğu hakkında bilgiler kolayca öğrenilebilir.

Hatır gönül ilişkisinden dolayı sizi sürekli arayarak yeni aldığı bilgisayarı hakkında teknik servis hizmeti alan bir tanıdığınızın bir donanım sitesine de aynı soruları yönelttiğini görmek çok hoş olmayabilir tabii. “Madem oraya soracaktın, ne diye beni meşgul ettin o zaman” diyebilirsiniz.

Ya da bir arkadaşınızın dayısının bir video sitesindeki profil sayfasındaki favori videolarının ağırlıklı olarak “Russian Girls” ile başlaması onun nasıl bir fanteziye sahip olduğunu açıklayacaktır. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu kişiler sitelere üye olurken kendi isimleri yerine bir herhangi bir nickname kullanmış olsalardı sanal birer kimse olarak kalmaya devam edecekti. Böylece hiçkimse kendisini ele vermeyecek ve siz de o kişileri forum sitelerinde “dostum caps’ler kurbağa olmuş”, “4. part’ı yeniden yükler misin?” derken görmeyecektiniz.

Kategoriler
PC World

Siteler farklı, içerikleri aynı

PC World Şubat 2008İnternette aradığınızı nasıl buluyorsunuz? Google’da arayarak -ya da daha güncel bir ifade ile “Googlelayarak”… Açarsınız web tarayıcıyı, bağlanırsınız Google’a, aramak istediğiniz konu ile ilgili birkaç kelime yazar ve sonrasında enter’a basarsınız. Bu işi kim bilir günde kaç kez yapıyoruz.

Arama sonrası bulunan sonuçlar Google’da listelenir. Ancak karışıklık işte burada başlıyor. Eğer aradığınız şey çok “spesifik” birşeyse doğru sonuca ulaşmak birkaç tıklamadan öteye gitmez. Ama daha genel konularda birşeyler arıyorsanız bulunacak olan sayfa sayısı da haliyle fazla olacaktır. Bu durumu şöyle açıklayayım: geçen akşam aklıma bir hastalık ile ilgili birşey takıldı ve fikir sahibi olmak için başladım Google’da aramaya…

Bulunan binlerce sayfa içerisinden, belki de yüz farklı web sitesini gezdim ve gerçekten çok şaşırdım. Gezdiğim sayfaların tamamına yakınında hep aynı bilgiler yer alıyordu. Yapılan yazım yanlışı ya da biçimlendirme stilleri bile çoğunda aynen yer alıyordu. Aynı yazı, farklı sitelerde, farklı forum sayfalarında, farklı imzalarla yer alıyordu. Hem de farklı doktor imzalarıyla birlikte… Hemen hemen her yazının altında da; Dr. Bilmemkim, falan filan uzmanı Dr. Kopipest gibi isimler şaşkınlığımı daha da artırdı.

Bir de işin “doğru bilgi” payı var tabii… Yani her web sitesinde yer alan bilgilere ne kadar güvenmeli? Hele ki sağlıkla ilgili konularda… Açıkçası internet üzerinde tanımadığım ya da bilmediğim web sitelerinde yazan yazılara, yorumla pek güvenemiyorum.

Mesela, bir sinema filmi hakkında bilgi almak istiyorsunuz. Tanıtım bilgisi altında da yorumlar var. Mutlaka başınıza gelmiştir; 30 yorumun 29’u filmi güzel bulurken bir kişinin beğenmemesi otomatikman mide bulandırıyor. İnatla filmi izlemeye koyuluyorsunuz; bir bakıyorsunuz ki o 29 kişinin içerisine siz de dahil olmuşsunuz. Beğenmeyen “bir” kişi ise ya oyuncuyu sevmediğinden ya da yönetmeni hor gördüğünden o şekilde demiş olabileceği akıllara geliyor.

Onun için doğru sitelerden “bilgi” almayı, içeriğinin doğru olduğuna inandığım, hatasız “bilgi” verdiğini düşündüğüm web sitelerini gezmeyi daha çok tercih ediyorum. Uzunca bir süredir bende en fazla güven oluşturan site; Wikipedia (www.wikipedia.org, www.vikipedi.org). Birçok kullanıcı tarafından içeriği doldurulabildiği gibi, yine birçok kullanıcı tarafından olası bir değişiklik anında düzeltilmesi bana göre artıları içerisinde yer alıyor.

Kategoriler
PC World

Popülariteyi siz de yakalayın

PC World Kasım 2007Şu anda internet dünyasının en popüler olay Facebook’a üye olmak. Özellikle Türk insanı için Facebook’ta yer almak, geniş bir arkadaş listesine sahip olmak oldukça karizmatik bir durum. Sağolsun bizim medyamız bir yıldan fazla süredir faaliyette olan bir oluşumu yeni keşfetti haber yaptı da bizim ahali olayın farkına vardı ve kendisini doğrudan buraya attı.

Kendisinden o kadar çok bahsedildi ki bir şekilde internetle ilgilenen hemen hemen herkes burada yer alıyor. Benim varmak istediğim nokta şu: Herkes orada ama ne yapıyor? Evet ben de üyeyim Facebook’a… Hatta “PC World Türkiye” isimli bir grup kurmuş bizim çocuklar orada buluşabiliriz de… Varlığını çok önceden bilmeme ve bu tür sitelere üye olma gibi bir huyum olmamasına rağmen ben de Facebook’taki yerimi aldım. Çalışma yapısı, kişileri eşleştirme ve buluşturma özelliğini; “aferin çocuklara” diyecek kadar başarılı yapmışlar. Arkadaş listem çok kalabalık değil. Ancak bu listemdeki birçok kişi sadece varolmak için burada yer almışlar ki bu apaçık ortada… Sadece benim arkadaş listem değil, ondan ona, bundan buna zıplayarak kişilerin profillerini gezdiğinizde göreceksiniz ki etliye sütlüye karışmadan “herkes orada, ben de olayım” diyerek sırf üye olmak için katılan birçok insan göreceksiniz.

Bir yıldır varolmasına rağmen son bir, bir buçuk ayda Türk kullanıcılarının sayısının artmasında medyanın önemli bir rolünün olduğunu söylemiştim. “Şimdi bu olay revaçta bunun üzerine gidelim” durumu geçerli… Ama bundan 3-5 ay sonra ya da 1-2 sene sonra Facebook bu kadar gündemde olur mu bunu hep beraber göreceğiz.

Geriye dönüp baktığımızda IRC üzerinden sohbetler yaptığımızı sonrasında ICQ çıkınca kartvizitlere ICQ uin’lerin yazıldığını birçok internet kullanıcısı hatırlayacaktır. Şu anda kaç kişi ICQ kullanıyor? “Hiç kimse” denebilecek bir durum söz konusu. ICQ’nun eksiklerinden dolayı artık popüler olmadığını söyleyebiliriz. MSN Messenger, ICQ’nun bu eksiklerini giderdiği için birden silinme yoluna gitti. Şimdilerde Facebook’un güzellikleri MSN’in eksiklerinden ağır bastığı için MSN yerine insanlar burada yer alıyor gibi bir durum birçok forumda tartışılan konular arasında yer alıyor.

Yarın ne olur bilinmez. Belki de insanlar Facebook’tan da sıkılır gider kendine başka bir yer bulur ve orada kaynaşırsa hiç şaşırmam.

Popüler kültürün en büyük özelliği çabuk tüketilmesidir. Popülaritesi fazla olan bir şey anında ilgi görür, herkes tarafından beğeni toplar ancak bir gün sanki hiç yokmuşçasına siliniverir. Facebook’ta bir gün silinecek, o zaman kadar tadını çıkarın derim…

Kategoriler
PC World

Yassak kardeşim!

80’lerde çocuk üstü yaşta olan akranlarım Zeki Alaysa ve Metin Akpınar’ın tüm hünerlerini sergilediği “Yasaklar” (http://bul.pcworld.com.tr/513) oyununu hatırlayacaklardır (favorim; “minik kelebek” yasağı…). Birçok yasağın “tiğ”e alındığı oyunda, izlerken “Aa evet böyle oluyordu” dediğimiz olaylar oldukça fazlaydı.

Çeşitli yasaklar, 21 yüzyılda da peşimizi bırakmıyor. İnternet çağı olarak isimlendirilen günümüzde bile gün geçmiyor birçok yasakla karşı karşıya kalıyoruz.

Bu yasaklar zincirinin en popüler olanları ise site kapatmaya kadar gidiyor. Aslında site kapatma diye bir şey yok. Sadece bizim internet bağlantımızı sağlayan Türk Telekom, yasaklı siteye karşı yaptığımız bağlantı isteğinde siteye gitmek yerine, o siteye erişimi kesip bir uyarı mesajı veriyor. (Erişimli siteleri aşmayı derginin ilerleyen sayfalarında bulabilirsiniz.)

Yasaklanan sitelerde, mahkeme kararı ile siteye erişimin yasaklandığı ifadesi yer alıyor. Bir site içerisinde yer alan binlerce (blog dağıtımı yapan sitelerde bu rakam milyonlara kadar gidebiliyor) sayfa arasında yer alan bir yazıdan dolayı komple siteye erişim durduruluyor.

Adli makamların aldığı kararlara sonuna kadar saygılıyız. Ancak bu yasaklama olayı bence “tüm siteye” şeklinde olmamalı. Herhangi bir sitede (ya da blogda), ziyaretçi tarafından yapılan bir yorumdan dolayı, koskoca sitenin erişimini kesmek o sitenin başka bir bölümünden faydalanmak isteyen kişilere ceza vermek değil midir?

Geçen ayın bomba etkisi yaratan olaylarından birisi WordPress’e erişim engellenmesiydi. (http://bul.pcworld.com.tr/514) WordPress’ten bir blog sahibi olan kişi, bir başka kişi hakkında bir yazı yazmış ve hakkında yazı yazılan kişinin başvurusu üzerine siteye erişim durdurulmuş.

Ancak WordPress sistemindeki birçok bloglardan, makalelerden yararlanan birçok insan var. Sitenin kapatma sürecinde onlar da sitedeki çeşitli yazılara erişemiyorlar. Bir şekilde o kişiler de cezalandırılmış oluyor. Kapatma olaylarının, bilişim bakanlığının gündeme geldiği bugünlerde yeniden değerlendirilmesinin iyi olacağını düşünüyorum. Çeşitli haklı nedenlerle kapatılan siteler, diğer kişilerin bilgiye erişme haklarını da engellemiş oluyor. Reklam, para, ziyaretçi kaybetme gibi unsurlar göz önünde bulundurularak site sahiplerinin de bu tür içerikleri denetleyici ve bu tür yayınların önüne geçecek bir sistem oluşturmaları gerekiyor.

Son olarak WordPress’e erişimin kapatılması, WordPress cephesinde de yankılar uyandırmış. Öyle ki; sistemin geliştiricisi kendi blog’unda şaşkınlığını dile getirmiş. (http://bul.pcworld.com.tr/515)